Bu gerçek unutulmamalı.
- This fact must not be forgotten.
Gerçekler uzun yıllar boyunca açıklanmadı.
- The facts did not become public for many years.
Bu gerçek bir olaydır.
- That is an actual fact.
Olay onun dürüstlüğünü kanıtlıyor.
- The fact proves his honesty.
O kitap, olgusal hatalarla doludur.
- That book is full of factual errors.
Olgun insanlar fikirler hakkında konuşur, aydınlar gerçekler hakkında, ve sıradan insanlar da ne yedikleri hakkında konuşurlar.
- Wise men talk about ideas, intellectuals about facts, and the ordinary man talks about what he eats.
Size gerçeklerle ilgili bilgi verdi mi?
- Did he acquaint you with the facts?
Yukarıdaki metin konuyla ilgili kesin bilgiler içermiyor.
- The text above contains no accurate facts on the matter.
He had become an accessory after the fact.