Odada eski bir sandalyeden başka bir şey yoktu.
- There was nothing but an old chair in the room.
Odada 2 tane pencere var.
- The room has two windows.
Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.
- The pioneers overcame a set of obstacles.
Hangi odada kalmak istersiniz?
- In which room would you like to stay?
Tom her zaman onun arabasındaki sandıkta bir set atlama kabloları saklar.
- Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.
Bu ev yakında, iki yatak odası ve bir oturma odası var, ve dekorasyonu kötü değil; ayda 1500.
- This house is nearby, it has two bedrooms and a living room, and the decoration isn't bad; it's 1500 a month.
Muayene odasından tam ayrılırken doktor hoşça kal diyerek elini salladı.
- Just as we were leaving the exam room the doctor waved his hand saying, 'bye-bye'.
Odadaki herkes ne meydana geldiğiyle ilgili sersemledi.
- Everyone in the room was stunned by what happened.
Apartmanında tek başına olduğunda, bağımsız hissedersin. Odanda tek başına olduğunda, özgür hissedersin. Yatağında tek başına olduğunda, yalnız hissedersin.
- When you're alone in your apartment, you feel independent. When you're alone in your room, you feel free. When you're alone in your bed, you feel lonely.
Arabada bir kişilik yer vardı.
- There was room for one person in the car.
O yaşlı bir bayana yer açtı.
- She made room for an old lady.
Bir pansiyonda yaşıyorum.
- I live in a rooming house.
Neden benim odamdasın?
- Why are you in my room?
Neden odanı temizlemedin?
- Why haven't you cleaned your room?
Herkes için yeterli boş yer var.
- There's enough room for everybody.
O odada gerçekten oturmak istemiyorum.
- I really don't want to sit in that room.