Mutluluğun yüzde 90 kadarı tutum, yaşam kontrolü ve ilişkiler gibi unsurlardan geliyor.
 - As much as 90 percent of happiness comes from elements such as attitude, life control and relationships.
O ülke, Amerika Birleşik Devletleri ile diplomatik ilişkileri kesti.
 - That country broke off diplomatic relations with the United States.
Öncüleri bir takım engellerin üstesinden geldiler.
 - The pioneers overcame a set of obstacles.
Tom her zaman onun arabasındaki sandıkta bir set atlama kabloları saklar.
 - Tom always keeps a set of jumper cables in the trunk of his car.
O iki problem arasında herhangi bir yakınlık görmüyorum.
 - I don't see any relation between the two problems.
İslam ve batı arasındaki ilişki yüzyıllar süren birliktelik ve ortak çalışma fakat aynı zamanda çatışma ve din savaşları içermektedir.
 - The relationship between Islam and the West includes centuries of co-existence and cooperation, but also conflict and religious wars.
O onlarla akrabalığını bozdu.
 - He broke relations with them.
O, onun uzak bir akrabasıdır.
 - He is a distant relation of hers.
En büyük nimet sağlık, en büyük zenginlik kanaat, en büyük bağ da vefadır.
 - Health is the greatest gift; satisfaction the greatest wealth; fidelity the greatest relation.
Tom bir ilişkiyle ilgilenmiyor.
 - Tom isn't interested in a relationship.
Tom'la ilişkim seni ilgilendirmez.
 - My relationship with Tom is none of your business.