O, akrabaları ile aynı fikirde değil.
 - He disagrees with his relatives.
Tüm akrabalarım bu şehirde yaşıyor.
 - All my relatives live in this city.
Profesör dün güneş enerjisi konulu bir konferans verdi. Ben Göreceli Risk konulu bir konferans verdim.
 - The Professor gave a lecture on solar energy yesterday. I gave a lecture on Relative Risk.
Bugün, Güneydoğu'da göreceli bir barış havası vardır.
 - Today, there is a climate of relative peace in the south-east.
Nispi nem oranını ölçmek için, bir psikrometre kullanabilirsiniz.
 - You can use a psychrometer to measure relative humidity.
Yakında yaşayan bir yabancı uzakta yaşayan bir akrabadan daha iyidir.
 - A stranger living nearby is better than a relative living far away.
Tom ve Mary yakın akrabadırlar.
 - Tom and Mary are close relatives.
Çekirdek aile genç bir önyargıdır; aslında, aileler sadece göreli zenginliğin son 50 ya da 60 yılı içinde birkaç yakın üyenin etrafında inşa edilmiştir.
 - The nuclear family is a young prejudice; in fact, families have only been built around the few immediate members in the last 50 or 60 years of relative wealth.
Sorunla ilgili gerçekleri dinleyin.
 - Listen to the facts relative to the issue.
... relative measures a brilliant cut case a guy for hotel in nashville brought me is ...
... It's your rank relative to your peers in your class, ...