a handbag

listen to the pronunciation of a handbag
English - Turkish
bir el çantası
bag
{i} torba

Onu benim için bir alışveriş torbasına koyar mısınız? - Could you put it in a shopping bag for me?

Kağıt torbaları tekrar tekrar kullanmalısın. - You should use the paper bags again and again.

bag
{i} poşet

Tom cebinden bir şeker poşeti çıkardı ve Mary'ye biraz teklif etti. - Tom pulled out a bag of candy from his pocket and offered some to Mary.

Ben yalnızca biyobozunur poşet kullanırım. - I only use biodegradable bags.

bag
{i} çanta

Şu çantaları taşımaya yardım ettim. - I helped carry those bags.

Çocukları çantaya koymayın. - Don't put children into the bag.

bag
{i} sevimsiz kadın
handbag
{i} çanta

Bu çanta kağıttan yapılmıştır. - This handbag is made of paper.

O el çantasını çaldırdı. - She had her handbag stolen.

bag
yığınla
bag
çuval
bag
yürütmek
bag
bir çuval
bag
(hayvan) öldürmek
handbag
el çantası

Mary'yi hiç el çantası olmadan gördün mü? Mary mi? Hayır, hiç. - Have you ever seen Mary without her handbag? Mary? No, never.

O el çantasını çaldırdı. - She had her handbag stolen.

bag
bag and
handbag
çantalı
bag
{f} torbaya koymak
bag
{f} torbalamak, çuvala koymak
bag
argo bir paket esrar
bag
{f} torbalanmak
bag
{i} çekilmez kadın
bag
{f} yakalamak
bag
{f} germek
bag
torbaya veya çuvala koymak
bag
{f} aşırmak
English - English
bag
handbag
Figuratively, to hit with a handbag; to attack verbally or subject to criticism (used originally of Margaret Thatcher)
handbag
A handbag is a small bag which a woman uses to carry things such as her money and keys in when she goes out
handbag
a bag used for carrying money and small personal items or accessories (especially by women); "she reached into her bag and found a comb"
handbag
A small bag used by women (or sometimes by men) for carrying various small personal items
handbag
{f} be a assaulted by a woman
handbag
{i} woman's purse, small bag; small light traveling bag carried by hand, carryon