Nobody could explain how the thing was made.
 - Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
Please explain the rules of soccer to me.
 - Lütfen bana futbolun kurallarını açıklayın.
I explained the accident to him.
 - Ona kazayı açıkladım.
Thunder has been explained scientifically, and people no longer believe it is a sign that the gods are angry with them, so thunder, too, is a little less frightening.
 - Gök gürültüsü bilimsel olarak açıklanmıştır, ve insanlar onun tanrıların insanlara kızgın olduğunun bir işareti olduğuna artık inanmıyorlar, bu yüzden gök gürültüsü de biraz daha az korkutucudur.
I think your problem is that you don't listen carefully when people are explaining things.
 - Bence senin sorunun insanlar bir şeyler açıklarken dikkatlice dinlememen.
He had no difficulty explaining the mystery.
 - O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
 - Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
 - Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
I don't understand this word. Could you paraphrase it?
 - Bu sözcüğü anlamıyorum. Onu açıklayabilir misin?