Sami's story fit Layla's account.
- Sami'nin hikayesi Leyla'nın açıklamasına uyuyor.
She's accounted diligent.
- Özenle açıklamasını yaptı.
No satisfactory account has been given of these phenomena.
He explained later how he made this decision.
- Bu kararı nasıl verdiğini daha sonra açıkladı.
Nobody could explain how the thing was made.
- Kimse eşyanın nasıl yapıldığını açıklayamadı.
I explained the accident to him.
- Ona kazayı açıkladım.
I explained the reason in detail.
- Ben nedeni ayrıntılı olarak açıkladım.
I think your problem is that you don't listen carefully when people are explaining things.
- Bence senin sorunun insanlar bir şeyler açıklarken dikkatlice dinlememen.
He had no difficulty explaining the mystery.
- O, gizemi açıklamada zorluk çekmedi.
For a professional, he gave a poor account of himself in today's game.
- Bir profesyonele göre, bugünkü oyunda kendisiyle ilgili garip bir açıklama yaptı.
Professors should explain everything in detail, not be succinct and always tell students to go home and read their books.
- Profesörler, her şeyi detaylı bir şekilde açıklamalılar, kısa ve öz olmamalılar ve her zaman öğrencilere eve gitmelerini ve kitaplarını okumalarını söylemeliler.
I don't understand this word. Could you paraphrase it?
- Bu sözcüğü anlamıyorum. Onu açıklayabilir misin?