açıcı

listen to the pronunciation of açıcı
Turkish - English
opening, that opens; opener, willow
opening
willow
expander
lightener
extensor
(Tekstil) opener

Sometimes I use the scissors as a can opener. - Bazen bir kutu açıcı olarak makas kullanırım.

hungry

Babies cry when they are hungry. - Bebekler aç olduklarında ağlarlar.

You can't be hungry. You had a snack a few minutes ago. - Aç olamazsın. Birkaç dakika önce abur cubur yedin.

hunger

My stomach is clenched with hunger. - Midem açlıktan yapıştı.

Many of the workers died of hunger. - İşçilerin çoğu açlıktan öldüler.

enine açıcı
(Teknik,Tekstil) temple
(Tıp) fast

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

Keep your eyes open, it's going to happen fast. - Gözlerinizi açık tutun, hızlı olacak.

(Bilgisayar) open it
(Bilgisayar) draw

I opened the drawer to get a pencil. - Bir kurşun kalem almak için çekmeceyi açtım.

The file cabinet drawers are open. - Dosya dolabı çekmeceleri açıktır.

(Bilgisayar) bloom

Cold weather keeps many plants from blooming. - Soğuk hava birçok bitkinin çiçek açmasını engeller.

The roses are blooming early this year. - Güller bu yıl erken çiçek açıyor.

enine açıcı
(Teknik,Tekstil) expander
iç açıcı
pleasant
ufuk açıcı
stimulating
ufuk açıcı
seminal
unseal
unveil

At the inauguration ceremony a plaque was unveiled in honor of the founder. - Açılış töreninde kurucunun şerefine bir plaket verildi.

The automaker will unveil its new line of sports cars tomorrow. - Otomobil üreticisi yarın spor arabaların yeni çizgisini açıklayacak.

switch on

He knows how to switch on the lamp. - O, lambayı nasıl açacağını biliyor.

Switch on the light. I can't see anything. - Işığı aç, bir şey göremiyorum.

unfold

Tom unfolded the blanket and wrapped it around himself. - Tom battaniyeyi açtı ve onu kendi etrafına sardı.

Tom unfolded the letter and read it. - Tom mektubu açtı ve onu okudu.

{f} unsealed
unwind
{f} open

Don't sleep with the windows open. - Pencereler açık uyuma.

Tatoeba is open source. - Tatoeba açık kaynaklıdır.

turn on

Please turn on the television. - Lütfen televizyonu aç.

Could you turn on the light please? - Lütfen ışığı açar mısınız?

decompress
{f} unfurled
{f} opening

Open an image and select an image layout. Click Open for opening an image. Click Quit for quitting the program. Image Layout feature allows you to view in any layout. - Bir resim açın ve bir resim düzeni seçin. Bir resim açmak için Aça tıklatın. Programdan çıkmak için Çıkışı tıklatın. Resim Düzeni özelliği herhangi bir düzende göstermenize olanak tanır.

Would you mind opening the window? - Pencereyi açar mısın?

unpin
roll out
famished

Tom said that he was famished. - Tom Mary'nin çok aç olduğunu söyledi.

Tom seemed to be famished. - Tom çok aç görünüyordu.

unfurl
{f} opened

I sat back in the armchair and opened the book. - Ben, koltukta yaslandım ve kitabı açtım.

The door opened automatically. - Kapı otomatik olarak açıldı.

tune in on
unpack

I have just arrived. I haven't even unpacked my bags. - Daha yeni geldim. Çantalarımı bile açmadım.

Tom hasn't unpacked yet. - Tom henüz bavulunu açıp boşaltmadı.

clear off
uncover

We uncovered this arcane. - Biz bu gizemi açığa çıkardık.

He who uncovers the most dies the fastest. - Gerçekleri en çok açığa çıkaran, en çabuk ölür.

disclose

No financial details were disclosed. - Hiçbir mali ayrıntı açıklanmadı.

He disclosed his intentions. - O evlenme niyetini açıkladı.

{f} switching on
power on
rol out
turn#on
expose

Fadil exposed his dark secret. - Fadıl karanlık sırrını açıkladı.

Dan rejected Linda's idea to expose everything to the press. - Dan, Linda'nın her şeyi basına açıklama fikrini reddetti.

power#on
iştah açıcı
appetizer

Hunger is the best appetizer. - Açlık en iyi iştah açıcıdır.

greedy, covetous, insatiable
hollow
ravenous
hungry, empty, peckish; greedy, covetous haris
esurient
hungry person
needing to eat
greedy for
covetous; greedy
rollout
{s} unfed
peckish
unstop
uncap
starveling
unwreathe
unlock

Tom unlocked the front door. - Tom ön kapının kilidini açtı.

Tom unlocked the car door. - Tom araba kapısını açtı.

{s} covetous
turnon
{s} empty

I opened the box, but it was empty. - Kutuyu açtım fakat o boştu.

You shouldn't take this medicine on an empty stomach. - Bu ilacı aç karnına almamalısın.

untuck
meld
unbar
unroof
switchon
untwist
unbolt
unmuffle
unclog

It's possible that Tom doesn't know how to unclog a sink. - Tom'un lavaboyu nasıl açacağını bilmemesi mümkündür.

I might be able to help you unclog your sink. - Lavabonun tıkanıklığını açmana yardım edebilirim.

unscrew

Tom unscrewed the cap and handed the jar to Mary. - Tom kapağı açtı ve kavanozu Mary'ye uzattı.

delik açıcı
holer
devre açıcı
breaker points
devre açıcı
contactor
devre açıcı-kesici
contactor
elektrikli açıcı
(Elektrik, Elektronik) electric operator
elyaf açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) disintegrator
elyaf açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) defibrator
elyaf açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) fiberizer
elyaf topaklarını açıcı
(Matbaacılık, Basımcılık) deflaker
enine açıcı
expander, temple
halat açıcı
rope opener, rope scutcher
halat açıcı
(Teknik,Tekstil) rope opener
halat açıcı
(Teknik,Tekstil) rope scutcher
iç açıcı
clean cut
iç açıcı
cheering, pleasant
iç açıcı
gladdening, glad, cheering, heartening
iştah açıcı
piquant
iştah açıcı
savoury [Brit.]
iştah açıcı
savory
iştah açıcı içki
aperitif
iştah açıcı yiyecek
appetizer
kenar açıcı
selvedge spreader
koza açıcı
cocoon opener
kumaş açıcı
cloth expander
lavabo açıcı
drain opener
oyuk açıcı
groover
salınımlı açıcı
oscillating expander
tansiyon açıcı
(Tekstil) gimp release pin
vida dişi açıcı
thread chaser
zihin açıcı
consciousness expanding
Turkish - Turkish
Açmak işini yapan
Yiyecek bulamayan
Gözü doymaz, haris
Çok istekli, çok hevesli
Yemek yeme gereksinimi olan veya yemesi gereken, tok karşıtı: "Aç ne yemez, tok ne demez."- Divanü Lügati't - Türk
Gözü doymaz, haris. Çok istekli, hevesli
Yemek yeme ihtiyacı olan veya yemesi gereken, tok karşıtı
Karnı doymamış olarak: "Ben aç yattım mı kötü kötü rüyalar görürüm nedense."- O. Kemal
Yiyecek bulamayan kimse: "Ben hem öksüzüm, hem yetimim, hem de tam 23 saattir açım."- Y. K. Karaosmanoğlu
Karnı doymamış olarak
iç açıcı
Gönlü ferahlatıcı
iç açıcı
Umut veren, iyi bir durumda olan
ut açıcı
bakınız: göstermeci, teşhirci