Seni temin ederim, her şey yolunda.
 - I assure you, everything's fine.
Şimdi her şeyin yolunda olduğuna inanıyorum.
 - I believe everything is fine now.
Güzel sağlıklı bir bebek doğurdu.
 - She gave birth to a fine healthy baby.
Sağlıklı bir merak, aslında güzel bir şeydir.
 - A healthy curiosity is truly a fine thing.
Bayırturpunu soy ve ince ince doğra.
 - Peel and finely chop the horseradish.
Rahatla, iyi gidiyorsun.
 - Relax, you're doing fine.
O, ince yontulmuş özelliklere sahip bir kızdı.
 - She was a girl with finely chiseled features.
Bu planı uygulamak için karar verilmesine rağmen, ince noktaların hâlâ planlanmaya ihtiyacı var.
 - Although the decision to implement this plan has already been made, the finer points still need to be planned out.
Bu kahveyi çok ince öğüt.
 - Grind this coffee very fine.