örülmek

listen to the pronunciation of örülmek
Turkish - English
(for a wall) to be built
to be knitted; to be darned; to be braided; to be woven
lock
intertwine
örülme
weaving
ör
{f} knitted

She wore a sweater that she'd knitted herself. - Kendi ördüğü kazağı giydi.

She knitted her father a sweater. - Babasına bir kazak ördü.

ör
{f} plait
ör
{f} braid

Let me braid your hair for you. - Senin için saçını öreyim.

Would you like me to braid your hair? - Saçını örmemi ister misin?

ör
{f} knitting

Have you finished knitting that sweater? - O kazağı örmeyi bitirdin mı?

My sister has been knitting since this morning. - Kız kardeşim bu sabahtan beri örgü örüyor.

ör
{f} tat

I am adding examples to Tatoeba. - Tatoeba'ya örnekler ekliyorum.

I add examples to Tatoeba in many languages. - Tatoeba'ya birçok dilde örnek ekliyorum.

ör
{f} braiding
ör
darn
ör
knit

She knit him a sweater for his birthday. - O, ona doğum günü için bir kazak ördü.

She was busy with her knitting. - O, örgüsüyle meşguldü.

ör
pleach
Turkish - Turkish
Örme işi yapılmak
ör
Geniş bir görüş sağlamak için yüksek bir yere yapılan küçük kule ya da bahçe köşkü
ör
çit, perde
örülme
Örülmek işi