ör

listen to the pronunciation of ör
Turkish - English
{f} knitted

She knitted her father a sweater. - Babasına bir kazak ördü.

I knitted a sweater for Tom. - Tom için bir kazak ördüm.

{f} plait
{f} braid

Let me braid your hair for you. - Senin için saçını öreyim.

Would you like me to braid your hair? - Saçını örmemi ister misin?

{f} knitting

My sister has been knitting since this morning. - Kız kardeşim bu sabahtan beri örgü örüyor.

She was busy with her knitting. - O, örgüsüyle meşguldü.

{f} tat

Tom put a Band-Aid over his small tattoo of a spider so he would be allowed into a Japanese hot spring. - Tom bir Japon kaplıcasına girebilmek için küçük örümcek dövmesinin üzerine bir yara bandı yapıştırdı.

I add examples to Tatoeba in many languages. - Tatoeba'ya birçok dilde örnek ekliyorum.

{f} braiding
darn
knit

Have you finished knitting that sweater? - O kazağı örmeyi bitirdin mı?

She knit him a sweater. - O ona bir kazak ördü.

pleach
Turkish - Turkish
Geniş bir görüş sağlamak için yüksek bir yere yapılan küçük kule ya da bahçe köşkü
çit, perde