çantacı

listen to the pronunciation of çantacı
Turkish - English
slang purse snatcher; pickpocket
1.maker or seller of purses, briefcases, carry-on bags, knapsacks, etc
çanta
bag

We got him to carry our bag. - Ona çantamızı taşıttık.

He attached a label to the bag. - Çantaya bir etiket iliştirdi.

çanta
case

The pencil case is on the table. - Kalem çantası masanın üzerinde.

I can't find my vanity case. - Makyaj çantamı bulamıyorum.

çanta
{i} briefcase

The money was stolen from his briefcase. - Para evrak çantasından çalındı.

I left my briefcase on the bus. - Çantamı otobüste bıraktım.

çanta
{i} handbag

She had her handbag stolen. - O el çantasını çaldırdı.

This handbag is made of paper. - Bu çanta kağıttan yapılmıştır.

çanta
satchel

Where is my satchel? It's on the chair. - Omuz çantam nerede? Sandalyenin üstünde.

çanta
book bag
çanta
burlap bag
çanta
haversack
çanta
handbags
çanta
bag of
çanta
(woman's) purse, handbag, or shoulder bag
çanta
briefcase, attaché case
çanta
carry-on bag, carry-on, traveling bag, valise; garment bag, suit bag, hanger case
çanta
purse

He stole my purse from me. - O, benden çantamı çaldı.

This purse is made of paper. - Bu çanta kağıttan yapılmıştır.

çanta
knapsack, rucksack; haversack
çanta
(plastik veya kâğıt) carrierbag
çanta
game bag
çanta
change purse
çanta
suitcase

You haven't put anything in your suitcase yet. - Henüz çantana bir şey koymadın.

Keep an eye on my suitcase while I buy my ticket. - Biletimi alırken çantama göz kulak ol.

çanta
(Konuşma Dili) plastic bag or sack (with handles); plastic shopping bag
çanta
bag; case
çanta
catchall
çanta
carryall
Turkish - Turkish
Çanta yapan veya satan (kimse)
Çanta yapan veya satan kimse
çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap: "Yanından hiç ayırmadığı çantasında bir kütüphane bulursunuz."- Y. Z. Ortaç
çanta
Kösele, meşin, kumaş gibi hafif malzemeden yapılıp büyüklüğüne göre para, evrak, yiyecek koyup taşımaya yarayan kap