Tom has more than three hundred employees.
- Tom'un üç yüzden daha fazla çalışanı var.
Tom doesn't know how to treat his employees properly.
- Tom çalışanlarına düzgün bir şekilde nasıl davranacağını bilmiyor.
If you want your workers to be happy, you need to pay them a decent wage.
- Çalışanlarınızın mutlu olmasını istiyorsanız, onlara yeterli bir ücret ödemelisiniz.
I'm just a plain office worker.
- Ben sadece düz bir ofis çalışanıyım.
The girl running over there is my sister.
- Orada çalışan kız kız kardeşimdir.
He's an advocate of barefoot running.
- O yalınayak çalışan bir avukat.
On Friday evenings, a group of us with spouses working overseas meet at Chuck's Bar and Grill.
- Cuma akşamları, deniz aşırı ülkelerde eşleriyle birlikte çalışan bir grubumuz Chuck's Bar and Grill'de buluşurlar.
Tom currently has ten people working for him.
- Tom şu anda onun için çalışan on kişiye sahip.