çabuklaşmak

listen to the pronunciation of çabuklaşmak
Turkish - English
to gain speed, to quicken
to gain speed
gain speed
quicken
çabuk
prompt

Thank you for your prompt reply. - Çabuk cevabın için teşekkür ederim.

He pressed me for a prompt reply. - O çabuk bir cevap için beni zorladı.

çabuk
quick

Care aged him quickly. - Bakım onu çabuk yaşlandırdı.

I need it as quickly as possible. - Ona mümkün olduğunca çabuk ihtiyacım var.

çabuk
{s} fast

Bad news travels fast. - Kötü haber çabuk yayılır.

We arrived here fast, didn't we? - Buraya çabuk vardık, değil mi?

çabuk
{s} hasty
çabuk
expeditious
çabuk
quickly

I'll finish it as quickly as I can. - Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.

World War One did not end quickly or easily. - Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.

çabuk
{s} snappy
çabuk
strip
çabuk
like smoke
çabuk
before long
çabuk
expedite
çabuk
briskly
çabuk
haste
çabuk
swift
çabuk
speedy
çabuk
ready

Hurry up! You should be ready by now. - Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.

çabuk
pronto
çabuk
crisp
çabuk
smart

We're too soon old, too late smart. - Çok çabuk yaşlanıyor, çok geç akıllanıyoruz.

çabuk
immediate
çabuk
soon

A fool and his money are soon parted. - Aptal ve parası çabuk ayrılırlar

The summer vacation has come to an end too soon. - Bu yaz tatili çok çabuk bitti.

çabuk
{ü} hurry

Hurry up, or we'll miss the train. - Çabuk ol, yoksa treni kaçıracağız.

Tom, hurry up. I'm coming! - Tom, çabuk ol. Geliyorum!

çabuk
be quick

Be quick, or you will miss the train. - Çabuk ol yoksa treni kaçıracaksın.

You have to be quick. - Sen çabuk olmak zorundasın.

çabuk
sooner

We should've done that sooner. - Onu daha çabuk yapmalıydık.

Young people adapt themselves to something sooner than old people. - Gençler, kendilerini bir şeye yaşlı insanlardan daha çabuk adapte ederler.

çabuk
quick, fast, swift, hasty
çabuk
light footed
çabuk
sharp
çabuk
nimble

Squirrels are nimble in climbing trees. - Sincaplar ağaçlara tırmanmada çabuktur.

çabuk
come

Ill news comes apace. - Kötü haber çabuk yayılır.

Please come home as quickly as possible. - Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.

çabuk
in good time
çabuk
quick, fast, hasty, swift, immediate, speedy; quickly, soon
çabuk
hurry up!

We must be there at seven, so hurry up. - Saat yedide orada olmalıyız, bu nedenle çabuk ol.

Hurry up! We'll be late. - Çabuk! Biz geç kalacağız.

çabuk
quickly, speedily, soon
çabuk
lissome
çabuk
quick action
çabuk
precipitous
çabuk
rapid

My wishes for your father's rapid recovery. - Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.

The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors. - Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.

çabuk
come on

Come on, answer quickly. - Haydi, çabuk cevap ver.

Come on, we'll be late if you don't hurry up. - Çabuk ol, acele etmezsen geç kalacağız.

çabuk
apace

Ill news comes apace. - Kötü haber çabuk yayılır.

çabuk
lissom
çabuk
early

Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas. - Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.

Tom will try to finish the work as early as possible. - Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.

çabuk
presto
çabuk
swiftly
çabuk
in double time
çabuk
fleet
çabuk
yare
çabuk
in short order
çabuk
round
çabuk
allegro
çabuk
subito
çabuk
hurryup
çabuklaşma
speed up
çabuklaşma
quickening
Turkish - Turkish
Çabukluk kazanmak, hızlanmak
Çabuk
(Osmanlı Dönemi) ÂCİL
çabuk
Alışılandan veya gösterilenden daha kısa bir zamanda, tez, yavaş karşıtı
çabuk
Alışılandan veya gösterilenden daha kısa bir zamanda, tez, yavaş karşıtı: "Yazıma çabuk cevap geldi."- A. Gündüz
çabuk
"Acele et, oyalanma" anlamında
çabuk
Hızlı
çabuk
Hızlı: "Çabuk ve kolay bir konuşma tarzı vardı."- R. N. Güntekin. "Acele et, oyalanma" anlamında bir seslenme sözü: "Çabuk! diyebildi, bir doktor!"- P. Safa
çabuk
şeremetpresto
çabuklaşma
Çabuklaşmak işi