We appreciate your promptness.
- Çabukluğunuzu takdir ediyoruz.
I appreciate your answering my enquiry so promptly.
- Soruma çok çabuk cevap verdiğin için minnet duyuyorum.
World War One did not end quickly or easily.
- Birinci Dünya Savaşı, çabuk ve kolay sona ermedi.
I'll finish it as quickly as I can.
- Onu elimden geldiği kadar çabuk bitireceğim.
Tom's a beginner, but he catches on fast.
- Tom yeni başladı fakat çabuk anlıyor.
What surprised me most about that accident is how fast the lawyers arrived on the scene.
- Bu kazada beni en çok şaşırtan şey avukatların olay yerine bu kadar çabuk gelmeleri.
Tom ate a bowl of instant noodles.
- Tom bir kase çabuk hazırlanan erişte yedi.
You should've come sooner.
- Daha çabuk gelmeliydin.
We should've done that sooner.
- Onu daha çabuk yapmalıydık.
Tom didn't accelerate soon enough.
- Tom yeterince çabuk hızlanmadı.
That's not soon enough.
- Bu yeterince çabuk değil.
Care aged him quickly.
- Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
Please come home as quickly as possible.
- Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
Hurry! There's no time to lose!
- Çabuk! Kaybedecek zaman yok!
Hurry, or the plane will leave you behind.
- Çabuk ol, yoksa uçak sensiz gidecek.
Squirrels are nimble in climbing trees.
- Sincaplar ağaçlara tırmanmada çabuktur.
Come on, answer quickly.
- Haydi, çabuk cevap ver.
Ill news comes apace.
- Kötü haber çabuk yayılır.
Please be quick about it.
- Lütfen bu konuda çabuk olun?
You have to be quick.
- Sen çabuk olmak zorundasın.
Hurry up! You should be ready by now.
- Çabuk ol! Şimdiye dek hazır olman gerekir.
Hurry up! We'll be late.
- Çabuk! Biz geç kalacağız.
Hurry up! The concert is starting.
- Çabuk ol! Konser başlıyor.
The chief clerk is not a hardworking man, but gets ahead rapidly because he knows how to curry favor with his superiors.
- Baş katip çalışkan bir adam değil fakat üstlerine nasıl yaltaklanacağını bildiği için çabuk ilerliyor.
My wishes for your father's rapid recovery.
- Babanızın çabuk iyileşmesi için isteklerim.
Come on, we'll be late if you don't hurry up.
- Çabuk ol, acele etmezsen geç kalacağız.
Come on, answer quickly.
- Haydi, çabuk cevap ver.
Ill news comes apace.
- Kötü haber çabuk yayılır.
Tom will try to finish the work as early as possible.
- Tom işi mümkün olduğu kadar çabuk bitirmeye çalışacak.
Make your airplane reservations early since flights fill up quickly around Christmas.
- Noel'e yakın uçuşlar çabuk dolduğu için rezervasyonlarınızı erken yapın.
Soon learnt, soon forgotten.
- Çabuk öğrenilirse, çabuk unutulur.
A fool and his money are soon parted.
- Aptal ve parası çabuk ayrılırlar