Derin kazmak zorunda kalacağız.
 - We're going to have to dig deep.
Bir kadınla tartışmak suyu boğmaya çalışmak, ateşi yakmak, toprağı kazmak ya da havayı yakalamaya çalışmak gibidir.
 - Arguing with a woman is like trying to drown the water, burn the fire, dig the soil or catch the air.
Tom kazmaya devam etti.
 - Tom continued digging.
Tom küreklerden birini aldı ve kazmaya başladı.
 - Tom grabbed one of the shovels and started digging.
Savaş tutuklusu kendini büyük bir onurla taşıdı.
 - The prisoner of war bore himself with great dignity.
O, kendi mezarını kazıyor.
 - He is digging his own grave.
Bir adam çıplak elleri ile kazı yaparken görüldü.
 - One man was seen digging with his bare hands.
Kazı yapmak zor iştir.
 - Digging is hard work.
Kazı yapmak zor iştir.
 - Digging is hard work.