dolaşık

listen to the pronunciation of dolaşık
Türkçe - İngilizce
Türkçe - Türkçe
Kolay çözülmeyecek veya içinden çıkılmayacak derecede karışık
Kolay çözülmeyecek veya içinden çıkılmayacak derecede karışık: "Birtakım dolaşık işleri yüzünden istifasını verip çekildi."- Y. K. Karaosmanoğlu
Dolaşarak giden (yol)
Dolaşarak giden (yol): "Tozlu ve dolaşık yollar üzerinde saatlerce taban tepmiş."- A. Haşim
Karışık (saç, ip vb.): "Bir buğday benizli zülfü dolaşık / Gitme diye beni yolda eğler var."- Karacaoğlan
Karışık
Amacını doğrudan doğruya değil de, dolayısıyla sezdiren: "Dolaşık ve tutuk bir dille, yarı anlaşılır yarı anlaşılmaz cümleler mırıldanmaya başladı."- P. Safa
Amacı doğrudan doğruya değil de, dolayısıyla sezdiren
(Osmanlı Dönemi) ELGA
dolaşık