Tom likes to skipper small sailboats.
- Tom küçük yelkenlilere kaptanlık yapmaktan hoşlanır.
He crossed the Pacific Ocean in a sailboat.
- Bir yelkenliyle Pasifik Okyanusu'nu geçti.
She was looking forward to going sailing with him.
- O, onunla birlikte yelkenli turuna gitmeye can atıyordu.
I often go sailing on weekends.
- Ben hafta sonları sık sık yelkenliyle gezerim.
God provides the wind, but man must raise the sails.
- Tanrı rüzgarı sağlar, ama insanın yelkenleri yükseltmesi gerekir.
We sailed from Yokohama to Kobe.
- Yokohama'dan Kobe'ye yelkenli ile gittik.
The ship was sailing at full speed.
- Yelkenli gemi tam hızda yol alıyordu.