yasaklanmış

listen to the pronunciation of yasaklanmış
Türkisch - Englisch
barred
forbidden

From this moment on it is forbidden to cry. - Şu andan itibaren ağlamak yasaklanmıştır.

They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat. - Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.

(Hukuk) prohibited

Hunting is prohibited in national parks. - Milli parklarda avcılık yasaklanmıştır.

Hunting is prohibited in this area. - Avlanmak bu alanda yasaklanmıştır.

inhibited
under a ban
proscribed
banned

Cockfighting is banned in many countries. - Horoz dövüşü birçok ülkede yasaklanmıştır.

Smoking is banned in the train. - Trende sigara içmek yasaklanmıştır.

to be barred from
yasaklanmış şey
taboo
yasakla
{f} ban

Barack Obama is aiming for an international ban on nuclear weapons, but is not against them in all wars. - Barack Obama, nükleer silahlarla ilgili uluslararası bir yasaklamayı hedefliyor, fakat tüm savaşlarda onlara karşı değil.

Smoking is banned in the train. - Trende sigara içmek yasaklanmıştır.

yasakla
(Bilgisayar) also ban
yasakla
foreclose
yasakla
forbid

The more things are forbidden, the more popular they become. - Bir şey yasaklandıkça daha popüler olur.

She is forbidden to go out. - Onun dışarı çıkması yasaklandı.

yasakla
forbade

My parents forbade me to see Tom again. - Ebeveynlerim Tom'la tekrar görüşmemi yasakladı.

The child is opening the window even though his mother forbade him to. - Annesi ona yasaklamasına rağmen çocuk pencereyi açıyor.

yasakla
forbid to be
yasakla
{f} inhibited
yasakla
{f} forbidding

There is a very strict rule forbidding smoking in bed. - Yatakta sigara içmeyi yasaklayan çok sıkı bir kural var.

yasakla
interdict
yasakla
{f} prohibited

The export of arms was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

Arms export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

yasakla
forbid to
yasakla
{f} proscribed
yasakla
{f} forbidden

They sacrificed forbidden swine, and put to death all who refused to eat. - Onlar yasaklanmış domuzu kurban etti, ve onu yemeyi reddeden herkesi öldürdüler.

The more things are forbidden, the more popular they become. - Bir şey yasaklandıkça daha popüler olur.

yasakla
proscribe
yasakla
prohibit

Weapons export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

Arms export was prohibited. - Silah ihracatı yasaklandı.

yasakla
{f} outlaw

The local government outlawed the production of alcoholic beverages. - Yerel yönetim alkollü içkilerin üretimini yasakladı.

The Mormons have outlawed polygamy, but some adherents still practice it. - Mormonlar çok eşliliği yasakladılar ama bazı yandaşları bunu hala uyguluyorlar.

yasakla
forbad
yasakla
banned

You are banned from entering this place. - Buraya girişiniz yasaklandı.

Hunting is banned in national parks. - Avcılık milli parklarda yasaklanmıştır.

yasakla
banning

The European Union is considering banning plastic bags. - Avrupa birliği plastik torbaları yasaklamayı düşünüyor.

The Mexican government announced the banning of all imports of second-hand cars, except for 1998 models. - Meksika hükümeti 1998 modeller hariç tüm ikinci-el arabaların ithalatını yasakladığını duyurdu.

yasakla
forbidto
yasaklanmış
Favoriten