yaklaş

listen to the pronunciation of yaklaş
Türkisch - Englisch
(Bilgisayar) zoom in
(Bilgisayar) zoom
{f} near

Don't come near me. I have a cold. - Bana yaklaşma, soğuk almışım.

He's offended at the slightest thing, he takes exception to nearly everything we say to him. - O en ufak bir şeye darılıyor, ona söylediğimiz yaklaşık her şeye itiraz ediyor.

{f} approach

He approached and fell on his knees. - O yaklaştı ve dizlerinin üzerine düştü.

The president is difficult to approach. - Başkana yaklaşmak zordur.

{f} approximate

The bridge is approximately a mile long. - Köprü yaklaşık bir mil uzunluğunda.

A person's heart is approximately the same size as their fist. - Bir insanın kalbi, yaklaşık olarak yumruğuyla aynı boyuttadır.

come near

Don't let anyone come near the fire. - Herhangi birinin ateşe yaklaşmasına izin vermeyin.

He does not let the opponent come near him. - O, rakibin ona yaklaşmasına izin vermez.

{f} nearing

The end of my probation period is nearing. - Benim deneme süremin sonu yaklaşıyor.

We're slowly nearing the end. - Biz yavaş yavaş sona yaklaşıyoruz.

yaklaş ma
(Hukuk) (tır) approximation
yaklaş ve demirle
(Askeri) approach and moor