Among the manufacturers of so-called consumer electronics, there exists ruthless cut-throat competition.
- Tüketici elektroniği denen üreticiler arasında acımasız bir rekabet vardır.
There exists an enormous difference between the two theories.
- İki teori arasında çok büyük bir fark vardır.
We have little money available for the research.
- Araştırma için mevcut az paramız var.
Is there any help available?
- İşe yarar bir yardım var mı?
In theory, there is no difference between theory and practice. But, in practice, there is.
- Teoride, teori ve pratik arasında hiçbir fark yoktur. Fakat pratikte, var.
There's a cat on the table.
- Masanın üzerinde bir kedi var.
Tom lost all his belongings.
- Tom tüm varlıklarını kaybetti.
Do you have time to help me?
- Bana yardımcı olmak için zamanın var mı?
Although the pressure of studying at the University of Cambridge is very high, many students still have time to go out and have fun.
- Cambridge Üniversitesi'nde öğrenim zorluğu çok yüksek olmasına rağmen, çok sayıda öğrencinin hâlâ dışarı çıkmak ve eğlenmek için zamanı var.
Sami left all of his possessions behind.
- Sami bütün varlıklarını geride bıraktı.
Do you believe that God exists?
- Allah'ın var olduğuna inanıyor musun?
Compulsory military service exists in Turkey.
- Türkiye'de zorunlu askerlik vardır.
Tom is having an existential crisis.
- Tom varoluşsal bir kriz geçiriyor.
Thinking about the universe always gives me an existential crisis.
- Evren hakkında düşünmek bende her zaman varoluşsal bir kriz yaratır.
There are few bookstores in this area.
- Bu bölgede çok az kitapçı var.
There are few sites in the Tatar language on the Internet.
- İnternette Tatar dilinde çok az site vardır.
There is an apple on the table.
- Masanın üzerinde bir elma var.
There is a clock on the wall.
- Duvarda bir saat var.
Get in touch with me as soon as you arrive here.
- Buraya varır varmaz benimle temasa geç.
How did you get in? Do you have a key?
- İçeri nasıl girdin? Anahtarın var mı?
I have a right to be in there.
- Orada olmaya hakkım var.
There's somebody in there.
- Orada içeride biri var.
Excuse me, is there a toilet nearby?
- Affedersiniz, yakında bir tuvalet var mı?
Is there an English-Japanese dictionary on the bookshelf?
- Kitaplıkta İngilizce-Japonca bir sözlük var mı?
h bir kukla değişkendir.
- h is a dummy variable.
Onun yerine az önce tanımladığım iki ekonomik değişkenin tartışmasına döneceğim.
- Instead, I will turn to a discussion of the two economic variables I defined a moment ago.