İki kez otobüs değiştirmek zorundayım.
- I have to change buses two times.
Kyoto'da iki kez bulundum.
- I've been to Kyoto two times.
Okunmayı hak eden bir kitap iki kere okunmayı hak eder.
- A book worth reading is worth reading twice.
Tom, Mary'yi bacağından iki kere vurdu.
- Tom shot Mary twice in the leg.
Gelirin, benimkinin yaklaşık iki katı kadar büyük.
- Your income is about twice as large as mine is.
Benim iki katım kadar yaşlıdır.
- He is twice as old as I.
Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
- Brush your teeth twice a day at least.
Ben iki kez Mt. Fuji'ye tırmandım.
- I've climbed Mt. Fuji twice.
İki defa aynı hatayı yaptı.
- He has made the same mistake twice.
Bir şeyi yapmak için Tom'a iki defa söylemek zorunda değilsin.
- You don't have to tell Tom twice to do something.
I've been to Boston twice.
- I've been to Boston two times.
If I were you, I wouldn't think twice — but thrice.
- If I were you, I wouldn't think two times, but three times!