Onların sorunlarıyla ilgili yapacak bir şeyim yok.
 - I have nothing to do with their troubles.
Zenginlerin fakirler kadar sorunları vardır.
 - The rich have troubles as well as the poor.
Sana dert açmak istemiyorum.
 - I do not want to cause you any trouble.
Bütün bu dertleri başına açtığım için üzgünüm.
 - I'm sorry to cause you all this trouble.
Zavallı adama yardımcı olmak için zahmete girdi.
 - He took the trouble to assist the poor man.
O, arkadaşını havaalanında karşılama zahmetine katlandı.
 - She took the trouble to meet her friend at the airport.
İşle ilgili biraz sorunum var.
 - I had some trouble with the work.
Tom'un olacağını düşündüğü kadar çok bir iş bulma sorunu olmadı.
 - Tom didn't have as much trouble finding a job as he thought he would.
Onlar bize çok az sıkıntı verdi.
 - They gave us very little trouble.
Bakar bakmaz bir sıkıntısı olduğunu anlamıştım.
 - I could tell at a glance that she was in trouble.
Sana zorluk çıkarmak istemiyorum.
 - I don't want to trouble you.
Nefes almada zorluk çekiyorum.
 - I've been having trouble breathing.