Tüm yapabileceğin beklemektir.
- All you can do is to wait.
Yapılması gereken bütün şey beklemektir.
- All that is to be done is to wait.
Bekleyiş nihayet bitti.
- The wait is finally over.
Uzun bir bekleyişten sonra, ona kimlik olarak onun doğum belgesinin onaylı bir nüshasını alması gerektiği söyleniyor.
- After a long wait in line, she was told she should get a certified copy of her birth certificate as identification.
Bekleme salonunda beş hasta vardı.
- There were five patients in the waiting room.
Biz, erkekler kadınları beklemeye alışığız.
- We men are used to waiting for the women.
Beklemek, gözlemek ve sessiz kalmak birçok savaşı önleyebilir.
- Waiting, observing, and keeping silent can avoid many wars.
Otobüsü beklerken burada kalmaktansa yürümeyi tercih ederim.
- I prefer to walk rather than stay here waiting for the bus.
Lütfen yarım saat bekle.
- Please wait half an hour.
Burada beklememen gerekir.
- You shouldn't wait here.
Lütfen beni istasyonda bekleyin.
- Please wait for me at the station.
Lütfen otuz dakika bekleyin.
- Please wait for thirty minutes.