Tom romantizme çevirmeye çalışarak Mary ile arkadaşlığını riske etmek istemedi.
 - Tom didn't want to risk his friendship with Mary by trying to turn it into a romance.
Bunu gerçekten göze almak istiyor musun?
 - Do you really want to risk that?
Masum birini mahkum etmektense suçlu bir adamı kurtarmayı göze almak daha iyidir.
 - It is better to risk saving a guilty man than to condemn an innocent one.
Bu riskli ve tehlikeli.
 - This is risky and dangerous.
Kendi canını tehlikeye atarak çocuğu kurtardı.
 - He saved the child at the risk of his own life.
Bunu yaptırmak için kendini tehlikeye atmak zorundasın.
 - In order to get it done, you'll have to take risks.
Onu başarmak için kendini tehlikeye atmak zorunda kalacaksın.
 - In order to achieve that, you'll have to take risks.