Tom açıkçası bu konuda çok tutkulu hissediyor.
 - Tom obviously feels very passionate about this.
Tom Mary'ye sarıldı ve ona uzun tutkulu bir öpücük verdi.
 - Tom hugged Mary and gave her a long, passionate kiss.
O çok zeki ve hırslı.
 - She is very intelligent and passionate.
Tom basketbolla ilgili çok hırslıdır.
 - Tom is really passionate about basketball.
Çok ihtiraslı bir aşk macerasıydı.
 - It was a very passionate love affair.
Great pleasure mixt with pittifull regard, / That godly King and Queene did passionate .