Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
 - A laptop is better than a desktop.
Bu iyi bir kitaptır ama şu daha iyidir.
 - This is a good book, but that one is better.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
 - I want to better myself.
Kendimi geliştirmek için her şeyi yapmaya hazırım.
 - I'm prepared to do anything to better myself.
Evlendikten sonra benim Japonca daha iyi oldu ve daha çok anlayabildim.
 - After I got married, my Japanese got better and I could understand more.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
 - I like coffee better than tea.
Gelecek sefer daha iyi yapmak zorundasın.
 - We have to do better next time.
Tom ondan daha iyi yapmak zorunda kalacak.
 - Tom is going to have to do better than that.
Ne kadar çok çabalarsam çabalayayım, onu, onun yapabildiğinden daha iyi şekilde yapamam.
 - No matter how hard I try, I can't do it any better than she can.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
 - We know we can do better.
Nereye gidersen git evinden daha güzel bir yer bulamazsın.
 - Wherever you may go, you will not find a better place than your home.
İnsanlar birbirleriyle dostça ilişkiler kurunca dünyanın daha güzel bir yer olmasını umut ediyorum.
 - If people have friendly relationships, I hope the world will be a better place.