Benim ayakkabıların tabanları yıprandı.
 - The soles of my shoes are worn.
Ayağımın tabanında bir nasır var.
 - I have a callus on the sole of my foot.
Biri yalnızca hava ve sevgiyle yaşayamaz.
 - One cannot live solely on air and love.
Onların yalnızca yağmura bağımlı olmaksızın toprağı sulayabilmeye ihtiyaçları var.
 - They need to be able to irrigate without relying solely on rain.
Bir aslan kesinlikle tek sırtlandan çok daha güçlüdür ancak orada aslanların üç katı kadar fazla sırtlan vardı.
 - A lion is certainly much stronger than a sole hyena but there were three times as many hyenas there as lions.
Ekoloji açısından, Antarktika turizm için ya da ticari keşif için değil, sadece araştırma için korunmalıdır.
 - From the standpoint of ecology, Antarctica should be reserved solely for research, not for tourism or for commercial exploration.