Bir sorun olması durumunda her zaman ona güvenirim.
 - I always rely on him in case there's a problem.
Bu durumda, bir sorunumuz var.
 - In that case, we've got a problem...
Bir deprem durumunda, gazı kapatın.
 - In case of an earthquake, turn off the gas.
Bu kural her durumda uygulanamaz.
 - This rule cannot be applied in every case.
Tom bir spor çantası ve bir gitar çantası taşıyordu.
 - Tom was carrying a duffel bag and a guitar case.
Makyaj çantamı bulamıyorum.
 - I can't find my vanity case.
O, bir cinayet olayına karıştı.
 - He was involved in a murder case.
Bu olayı araştıracağım.
 - I'm going to investigate this case.
Tom Mary'ye sarılabilmek için gitar kutusunu yere bıraktı.
 - Tom put the guitar case down so he could hug Mary.
Tom CD'yi kutusundan çıkardı ve onu çalara taktı.
 - Tom took the CD from its case and inserted it in the player.
Polis davayla ilgili yeni kanıtlar ortaya çıkarmıştır.
 - The police have uncovered new evidence related to the case.
Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu.
 - The police found a cartridge case next to the body.
Tom'un gitarı için bir kılıfı yoktu.
 - Tom didn't have a case for his guitar.
Yeni bir gitar kılıfı satın almak istiyorum.
 - I want to buy a new guitar case.
Dün gece bir arkadaşınızın doğum gününü, saçıp savurarak tamamen tükettiğimiz şampanya kasalarıyla kutladık.
 - Last night, we celebrated a friend's birthday with cases of Champagne, we ended up completely wasted.
Polis kasanın içine bakmaya karar verdi.
 - The police have decided to look into the case.
Ona, bu valizi üst kata taşıtacağım.
 - I'll get him to carry this case upstairs.