Tom, bütün gece konuşmayı sürdürdü.
- Tom kept talking all night.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Televizyonda, yüzünde ciddi bir görünümü olan birisi ülkemizin geleceği ile ilgili sorunlar hakkında konuşuyor.
- On TV someone with a serious look on his face is talking about the problems of our country's future.
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
- They are talking loudly when they know they are disturbing others.
Mary ile konuşan adam Tom'dur.
- The man Mary is talking with is Tom.
Tom'la konuşan kız Mary'dir.
- The girl talking with Tom is Mary.
Kütüphanede konuşmaya izin verilmiyor.
- Talking in the library is not allowed.
John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Yolculuğu hakkında onunla konuşarak iyi vakit geçirdi.
- She had a good time talking with him about his trip.
O, onunla konuşarak iyi bir zaman geçirdi.
- She had a good time talking with him.
It is usually better to solve problems by talking than by fighting.