John o kadar telaşlıydı ki konuşmaya vakti yoktu.
- John was in such a hurry that he had no time for talking.
Ben insanların önünde konuşmayı sevmiyorum.
- I don't like talking in front of people.
Başkalarını rahatsız ettiklerini öğrendiklerinde yüksek sesle konuşuyorlardı..
- They are talking loudly when they know they are disturbing others.
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking to?
Tom'la konuşan kız Mary'dir.
- The girl who's talking with Tom is Mary.
Tom'la konuşan kız Mary'dir.
- The girl talking with Tom is Mary.
Ne hakkında konuşuyorsun?
- What're you talking about?
Kiminle konuşuyordun?
- Who were you talking with?
Tom parti hakkında konuşarak sürprizi bozdu.
- Tom ruined the surprise by talking about the party.
Arkadaşlarımızla konuşarak akşamı geçirdik.
- We passed the evening away talking with our friends.