O, elleriyle hızlıdır.
 - He's quick with his hands.
Sadako uykuya dalmadan önce hızlı bir şekilde kağıdı katlamayı denedi.
 - Quickly Sadako tried to fold the paper before she fell asleep.
Bakım onu çabuk yaşlandırdı.
 - Care aged him quickly.
Lütfen mümkün olduğunca çabuk eve gel.
 - Please come home as quickly as possible.
Zaman çabucak geçiyor.
 - Time passes by quickly.
Çabucak aşağıya gelip gelemiyeceğini içhaberleşmede ona sorduk.
 - We asked him on the interphone if he could come downstairs quickly.
O kıvrak zekalı bir adam.
 - He is a quick-witted man.
Tom kıvrak zekalı, değil mi?
 - Tom is quick-witted, isn't he?