Bir dizüstü, bir masaüstünden daha iyidir.
 - A laptop is better than a desktop.
Çok daha iyi hissediyorum.
 - I'm feeling a lot better.
Kendimi geliştirmek istiyorum.
 - I want to better myself.
Kendimi geliştirmek için her şeyi yapmaya hazırım.
 - I'm prepared to do anything to better myself.
Kahveyi çaydan daha çok seviyorum.
 - I like coffee better than tea.
Ben kahveyi daha çok severim.
 - I like coffee better.
Tom ondan daha iyi yapmak zorunda kalacak.
 - Tom is going to have to do better than that.
Daha iyi yapmak zorundayız.
 - We've got to do better.
O zamanlar gerçekten daha iyi şekildeydim.
 - I was in better shape back then.
Daha iyi şekilde yapabileceğimizi düşünüyoruz.
 - We know we can do better.
İnsanlar birbirleriyle dostça ilişkiler kurunca dünyanın daha güzel bir yer olmasını umut ediyorum.
 - If people have friendly relationships, I hope the world will be a better place.
Nereye gidersen git evinden daha güzel bir yer bulamazsın.
 - Wherever you may go, you will not find a better place than your home.