Onun hikayesi benim şüphemi uyandırdı.
 - His story aroused my suspicion.
Subay askerlerinde cesaret uyandırdı.
 - The officer aroused courage in his soldiers.
Bir gürültü beni uykumdan uyandırdı.
 - A noise aroused me from my sleep.
Bugünün Pekin'i bende çok derin bir etki bıraktı ve merakımı uyandırdı.
 - Today's Beijing has given me a very deep impression and aroused my curiosity.