O, kendi hayatı hakkında güçsüz hissediyor.
- He feels powerless about his own life.
Tom kendini tamamen güçsüz hissetti.
- Tom felt completely powerless.
Günaha karşı direnmek gerçekten çok zor.
- It's hard to resist temptation.
O direnmekten vazgeçti ve kendini kaderine teslim etti.
- He stopped resisting, and resigned himself to his fate.
Leyla karşı konulmaz hale geldi.
- Layla became irresistible.
İnternet karşı konulmaz bir tsunamidir.
- The Internet is an irresistible tsunami.
Bazen kahkahayla gülme dürtüsüne karşı koymak zordur.
- Sometimes it's hard to resist the impulse to burst out laughing.
Onlar düşman saldırısına karşı koymak için millerce yeraltı tünelleri kazdılar.
- They dug miles of underground tunnels to resist the enemy attack.
Onları karşı konulamaz buluyorum.
- I find them irresistible.
Onu karşı konulamaz buluyorum.
- I find him irresistible.
Tom büyüleyici ve dayanılmaz.
- Tom is charming and irresistible.
Ben onu dayanılmaz buluyorum.
- I find her irresistible.
Tom Mary'yi öpme dürtüsüne direndi.
- Tom resisted the impulse to kiss Mary.
Tom gülümsemeye direndi.
- Tom resisted smiling.
Çok aciz hissetmekten hoşlanmıyorum.
- I don't like feeling so powerless.
She yielded resistlessly, every fibre of her being quivering responsive to the overwhelming passion of love which had at last stormed and broken down all barriers.