Mucizevi bir şekilde, Fadıl şiddetli saldırıdan kurtuldu.
 - Miraculously, Fadil survived the vicious assault.
Tom'un hayatta kalması mucizevi kabul edildi.
 - Tom's survival was considered miraculous.
Mucize eseri olarak, tüm yolcular üç dakikadan daha az süre içinde yanan uçaktan ayrılmayı başardı.
 - Miraculously, all the passengers managed to leave the blazing plane in less than three minutes.
Mucize eseri olarak hayatta kaldı.
 - He miraculously survived.