Gözünüzle gördüğünüz şeylerin doğru olması şart değil.
 - Things that you see with your eyes are not necessarily true.
Futbol zorunlu olarak erkeklerle sınırlı değildir.
 - Soccer is not necessarily confined to men.
O zorunlu olarak haklı olduğun anlamına gelmez.
 - It doesn't necessarily mean that you're right.
İster istemez çevirilere güvenmiyorum.
 - I don't necessarily trust translations.
İster istemez kolay olmayacak.
 - It won't necessarily be easy.
Tom ille de oraya tek başına gitmek zorunda değil.
 - Tom doesn't necessarily have to go there by himself.
Yalan söyleme ille de doğruyu söyle anlamına gelmez.
 - Don't lie doesn't necessarily means tell the truth.
Bu cevap mutlaka yanlış olmayabilir.
 - This answer may not necessarily be wrong.
Büyük bir unvan mutlaka yüksek bir görev anlamına gelmez.
 - A big title does not necessarily mean a high position.
Uçak rezervasyonunu teyit etmek için muhakkak havaalanına gitmek zorunda değilsin.
 - You don't necessarily have to go to the airport to reconfirm your plane reservation.
Modern savaş sanatı dövüşçüler gibi etkili olmak için tepeden tırnağa silahlandırılacak askerleri muhakkak gerektirmez.
 - The art of modern warfare does not necessarily require soldiers to be armed to the teeth to be effective as combatants.