O her zaman tatminsiz.
- He's always dissatisfied.
Oldukça tatminsizdim.
- I was quite dissatisfied.
Tom Mary'nin dargın olduğunu düşünüyor.
- Tom thinks Mary is displeased.
Tom Mary'nin dargın olduğunu düşündü.
- Tom thought Mary was displeased.
O, kaynanasını gücendiren bir şey söylediği için için için pişman oldu.
- She bitterly regretted having said something that displeased her mother-in-law.
Seni bu kadar hoşnutsuz yapan şey nedir?
- What makes you so displeased?
Tom hoşnutsuz görünüyor.
- Tom seems displeased.
Ona ne kadar memnuniyetsiz olduğumu söyle.
- Tell him how displeased I am.
Ona ne kadar memnuniyetsiz olduğumu söyle.
- Tell her how displeased I am.
Sanırım Tom kırgın olabilir.
- I think Tom might be displeased.
Tom'a ne kadar kırgın olduğumu söyle.
- Tell Tom how displeased I am.
Bu iyi bir uzlaşma.Hiç kimseyi hoşnutsuz bırakmaz.
- It's a good compromise. It won't leave anyone dissatisfied.
Hoşnutsuz olduğumu düşünmeni istemiyorum.
- I don't want you to think I'm dissatisfied.