Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı.
- Mary made a kale and quinoa salad.
Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı.
- Mary made a kale and quinoa salad.
Mary bir kıvırcık lahana ve kinoa salatası yaptı.
- Mary made a kale and quinoa salad.
We are going on a school trip to Osaka Castle tomorrow.
- Yarın Osaka Kalesi'ne bir okul gezisine gidiyoruz.
I think Malbork castle is wonderful.
- Sanırım Malbork kalesi harika.
They built the walls of the fortress without using cement at all.
- Hiç çimento kullanmadan kalenin duvarlarını inşa ettiler.
The soldiers soon overran the fortress.
- Askerler kısa sürede kaleyi istila ettiler.
Is it hard being a goalie?
- Bir kaleci olmak zor mu?
The goalkeeper for France dived to the ground and saved Ronaldo’s shot.
- Fransa'nın kalecisi yere daldı ve Ronaldo'nun atışını kurtardı.
Food supplies at the fort were very low.
- Kaledeki yiyecek malzemeleri çok yetersizdi.
They built the walls of the fortress without using cement at all.
- Hiç çimento kullanmadan kalenin duvarlarını inşa ettiler.
Thanks to Facebook, stalking is no longer the bastion of a few devoted enthusiasts, but a highly automated task convenient enough even for the busy housewife.
- Facebook sayesinde, sinsice izlemek artık birkaç özverili hayranın kalesi değildir ama yoğun ev kadını için bile oldukça uygun bir yüksek otomasyonlu görevdir.
The picture of the tower was out of focus.
- Kalenin resminin odak ayarı bozuktu.
That village is the enemy's last stronghold.
- O köy düşmanın son kalesidir.
Tom's home looks like a castle.
- Tom'un evi bir kale gibi görünüyor.
A man's home is his castle.
- Bir erkeğin evi onun kalesidir.
The boy liked to keep his pencils sharp.
- Çocuk kalemlerini keskin tutmayı severdi.
The first time Tom brought Mary home, his mother said, This one's a keeper.
- Tom ilk kez Mary'yi eve getirdiğinde onun annesi bu bir kaleci. dedi.
... But the reality is that no amount of kale can counter ...
... I mean, I love kale. ...