Onunla bizzat konuşmalısın.
- You must talk to her in person.
Bizzat görünmek zorundasın.
- You have to appear in person.
Tom oraya bizzat kendisi gitti.
- Tom went there in person.
Senin adına birini göndermek yerine, sen gitsen ve şahsen konuşsan daha iyi olur.
- Instead of sending somebody on your behalf, you had better go and speak in person.
Onu şahsen görmeye gidersen, o memnun olur.
- She will be glad if you go to see her in person.
Şahsen ben kürtaja karşı olduğumu söylüyorum.
- I tell you that I am personally against abortion.
Tom'u şahsen tanırım.
- I know Tom personally.
Kişisel olarak, bundan hoşlandım.
- Personally, I liked this one.
Tom onu kişisel olarak almadı.
- Tom didn't take it personally.
Tom beni bizzat davet etti.
- Tom invited me personally.
Ben sadece bizzat öldürdüğüm ve parçaladığım hayvanlardan et yerim.
- I only eat meat from animals that I have personally killed and butchered.
Have you ever seen a celebrity in person?.
... You want to talk to a person. ...
... There was an HIV positive person ...