Sorun olursa, lütfen beni arayın.
 - In case of trouble, please call me.
Ben her zaman sorun durumunda hep yanında olacağım.
 - I'll always stand by you in case of trouble.
Durumla başa çıkmak benim için zor.
 - It is difficult for me to handle the case.
Her durumda, bu seni ilgilendirmez.
 - In any case, it's none of your business.
Tom bir spor çantası ve bir gitar çantası taşıyordu.
 - Tom was carrying a duffel bag and a guitar case.
Kalem çantası masanın üstünde.
 - The pencil case is on the table.
O, on olayın dokuzunda hatalıdır.
 - She is wrong in nine cases out of ten.
Onun olayla bir ilgisi yoktu.
 - He had nothing to do with the case.
Tom CD'yi kutusundan çıkardı ve onu çalara taktı.
 - Tom took the CD from its case and inserted it in the player.
Tom Mary'ye sarılabilmek için gitar kutusunu yere bıraktı.
 - Tom put the guitar case down so he could hug Mary.
Polis davayla ilgili yeni kanıtlar ortaya çıkarmıştır.
 - The police have uncovered new evidence related to the case.
Polis cesedin yanında bir mermi kovanı buldu.
 - The police found a cartridge case next to the body.
Tom gitar kılıfını açtı ve gitarını çıkardı.
 - Tom opened his guitar case and took out his guitar.
Dan, Linda'yı yastık kılıfıyla boğdu.
 - Dan strangled Linda with a pillow case.
Polis kasanın içine bakmaya karar verdi.
 - The police have decided to look into the case.
Bir kasa bira almaya git.
 - Go buy a case of beer.
Ona, bu valizi üst kata taşıtacağım.
 - I'll get him to carry this case upstairs.