Benim doğaçlamalarım berbattır.
- My improvisations are terrible.
Doğaçlama cazın ayrılmaz bir parçasıdır.
- Improvisation is an integral part of jazz.
Tom doğaçlama yapmak zorunda kaldı.
- Tom was forced to improvise.
Sanırım sadece doğaçlama yapmak zorunda olacağım.
- I suppose I'll just have to improvise.
O, konuşmanın bir bölümünü unuttu ve bir süre uydurmak zorunda kaldı.
- He forgot a section of the speech and had to improvise for a while.