işkenceli

listen to the pronunciation of işkenceli
Türkisch - Englisch
grueling
gruelling
agonizing
işkence
(Hukuk) torture

It was torture for him to see his girlfriend with another man. - Kız arkadaşını başka bir adamla görmesi işkenceydi.

He didn't divulge the information, not even under pain of torture. - O, işkence acısı altında bile bilgileri açıklamadı.

işkence
torment

The natives were tormented by a long spell of dry weather. - Yerlilere uzun süre kurak havayla işkence yapıldı.

Please don't torment me any longer. - Lütfen artık bana işkence etme.

işkence
corporal punishment

I'm firmly opposed to corporal punishment. - Ben işkenceye kesin olarak karşıyım.

işkence
cruelty
işkence
persecution
işkence
gruelling
işkence
grueling
işkence
gaff
işkence
{i} torturing

Stop torturing me. What did she say? She said yes. - Bana işkence etmeyi bırak. O ne dedi? O evet dedi.

Mary's back pain was torturing her. - Mary'nin sırt ağrısı ona işkence yapıyordu.

işkence
excruciation
işkence
bench clamp
işkence
holdfast
işkence
slasher
işkence
tormentors
işkence
torture, torment
işkence
torture; clamp
işkence
(carpenter's) clamp
Türkisch - Türkisch

Definition von işkenceli im Türkisch Türkisch wörterbuch

işkence
Düşüncelerini öğrenmek amacıyla birine uygulanan eziyet
işkence
Aşırı gerginlik, sıkıntılı durum, azap
işkence
Aşırı gerginlik, sıkıntılı durum, azap: "Beklemek işkencesi yüreğini fena didiklemeğe başladı."- P. Safa
işkence
Vidalı bir tür sıkıştırma aracı
işkence
Düşüncelerini öğrenmek amacıyla birine uygulanan eziyet: "Ona, evimize niçin geldiğini sormak işkencesini de yaptım."- S. F. Abasıyanık
işkence
Bir kimseye maddi veya manevi olarak yapılan aşırı eziyet
işkence
Tutkallanan ahşap parçaları bir süre sıkıştırmak için kullanılan vidalı kıskaç
İŞKENCE
(Osmanlı Dönemi) F. Eziyet, azab
işkenceli
Favoriten