Şanslı bir ruh seni terk ettiği zaman, bir başkası seni alır.Ben az önce bir iş sınavını geçtim.
- When one lucky spirit abandons you another picks you up. I just passed an exam for a job.
Bilirsin çok şanslısın! Böyle bir şey bir ömür boyu sadece bir kez olur.
- You're very lucky you know! A such thing happen only once in a lifetime.
İyi ki, Tom oradaydı.
- Luckily, Tom was there.
İyi ki, biri bana giyecek bir ceket verdi.
- Luckily, someone gave me a jacket to wear.
Allah'tan Tom orada değildi.
- Luckily, Tom wasn't there.
Allah'tan kimse boğulmadı.
- Luckily nobody drowned.
Çok şükür hava düzeldi.
- Luckily, the weather turned out fine.
Şansa bak ki, biletleri dün almıştım.
- Luckily, I was able to get the tickets yesterday.
Neyse ki Tom Mary'i görmedi.
- Luckily Tom didn't see Mary.
Neyse ki bu hafta hava sıcaktı.
- Luckily, it was warm this week.
Bereket versin ki iki şoför de emniyet kemeri takıyordu.
- Luckily, both of the drivers were wearing seat belts.
Bereket versin ki, Tom'u onu yapmamaya ikna edebildim.
- Luckily, I was able to talk Tom out of doing that.
Allahtan, o iyi bir koltuk buldu.
- Luckily, he found a good seat.
Allahtan iki şoför de emniyet kemeri takıyordu.
- Luckily, both of the drivers were wearing seat belts.
Şans eseri, Tom'un ödünç alabileceğim biraz parası vardı.
- Luckily, Tom had some money I could borrow.
Şans eseri o beni görmedi.
- Luckily he did not see me.