Tom keeps a diary in French.
- Tom Fransızca bir günlük tutuyor.
This is the diary which she kept.
- Bu onun tuttuğu günlüktür.
If you go to that supermarket, you can buy most things you use in your daily life.
- O süpermarkete giderseniz, günlük hayatta kullandığınız pek çok şeyi satın alabilirsiniz.
He seems to be oppressed by his monotonous daily life.
- Monoton günlük yaşantısı yüzünden bunalmış gibi görünüyor.
I was the one who suggested Tom keep a journal.
- Tom'un bir günlük tutmasını öneren kişi bendim.
I've started keeping a journal.
- Bir günlük tutmaya başladım.
He has already read the daily newspaper.
- O zaten günlük gazeteyi okudu.
The story was in all daily newspapers.
- Hikaye tüm günlük gazetelerdeydi.
She wanted to get away from everyday life.
- Günlük hayattan uzaklaşmak istedi.
TV plays an important part in everyday life.
- TV günlük yaşamda önemli bir rol oynar.