She was watching the film with her eyes red in tears.
 - O gözyaşları içindeki kırmızı gözleri ile filmi izliyordu.
Bird watching is a nice hobby.
 - Kuş gözlemciliği güzel bir hobi.
Much can be learned by observing how a child interacts at play with other children.
 - Çoğu şey bir çocuğun diğer çocuklarla oyun oynarken nasıl etkileşim kurduğu gözlemlenerek öğrenilebilir.
The boss strolled around the balcony above the office, observing the workers.
 - Patron, yazıhanenin üzerindeki balkonda işçileri gözleyerek gezindi.
I closed my eyes to calm down.
 - Sakin olmak için gözlerimi kapattım.
When he openly declared he would marry Pablo, he almost gave his grandmother a heart attack and made his aunt's eyes burst out of their sockets; however, his little sister beamed with pride.
 - O Pablo ile evleneceğini açıkça ilan ettiğinde, neredeyse büyük annesine kalp krizi geçirtecekti , halasının gözlerini yuvasından fırlattıracaktı fakat küçük kız kardeşi gururla baktı.
He observed that it would probably rain.
 - Muhtemelen yağmur yağacağını gözlemledi.
He observed many types of creatures there.
 - Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.
He observed many types of creatures there.
 - Orada bir sürü yaratık çeşidi gözlemledi.
This is a time of year when people get together with family and friends to observe Passover and to celebrate Easter.
 - Bu, Hamursuz bayramını gözlemlemek ve Paskalyayı kutlamak için insanların aileleri ve arkadaşlarıyla bir araya geldiği, yılın bir zamanıdır.