O, kahvaltısını sık sık orada yer.
 - She often eats breakfast there.
Sık sık Londra'ya giderim.
 - I often go to London.
Bugünlerde sıkça bir enerji krizinden bahsediliyor.
 - We often hear about an energy crisis these days.
Her ne kadar sıkça eş anlamlı olarak kullanılsalar da; kibir ve gurur farklı şeylerdir.
 - Vanity and pride are different things, though the words are often used synonymously.
Alçak gönüllülük çoğunlukla kibirden daha çok yükseltir.
 - Humility often gains more than pride.
Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
 - The transition from farm life to city life is often difficult.
Ben bir çocukken çoğu zaman denizde yüzmeye gittim.
 - When I was a child, I often went swimming in the sea.
Çiftlik hayatından şehir hayatına geçiş çoğunlukla zordur.
 - The transition from farm life to city life is often difficult.
Çoğu kez onun zorbalık yaptığını gördüm.
 - I've often seen him bullied.
Tom ve arkadaşları, çoğu kez gece yarısına kadar kart oyunu oynar.
 - Tom and his friends often play cards until after midnight.