Öyle sona ermek zorunda değil.
- It doesn't have to end like that.
Bir rüyayı yaşıyorsun ve rüya sona ermek üzere.
- You are living a dream, and the dream is about to end.
Tom buna bir son vermek istiyor.
- Tom wants to end this.
Onların hararetli tartışmaya bir son vermek için boşuna uğraştı.
- He tried in vain to put an end to their heated discussion.
Fadıl evliliği sona erdirmek istedi.
- Fadil wanted to end the marriage.
Onlar sadece İngiliz egemenliğini sona erdirmek için savaştılar.
- They had just fought a war to end British rule.
Dersin bitimine 10 dakika kaldı.
- 10 minutes remained until the end of the lesson.
Oyunun bitimiyle birlikte müthiş bir sevince büründük.
- As soon as the game ended, we became overjoyed.
Onların tartışması sonunda berabere bitti.
- Their argument eventually ended in a draw.
Ne yazık ki, gıda malzemeleri, kış sonundan önce bitti.
- Unfortunately, the food supplies gave out before the end of winter.
O, kendini öldürmeye çalıştı fakat o başarısızlıkla sonuçlandı.
- He tried to kill himself but it ended in failure.
Sonunda başaracaksın.
- You will succeed in the end.
Tatil bitmek üzeredir.
- The vacation is close to an end.
Onun bitmeyen masallarından sıkıldım.
- He bored me with his endless tales.