At least being sick gives you the perfect excuse to stay home and watch movies.
- Hasta olma sana en azından evde kalmak ve film izlemek için mükemmel bir bahane verir.
Tom has been to this park with Mary at least a dozen times.
- Tom, en azından düzinelerce Mary ile birlikte bu parkta bulundu.
It will take her at least two years to be qualified for that post.
- Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.
She wrote to her parents at least once a week.
- O, en azından haftada bir kez anne ve babasına yazdı.
Brush your teeth twice a day at least.
- Dişlerini günde en az iki kez fırçala.
It will take her at least two years to be qualified for that post.
- Onun bu görev için nitelikli olması en az iki yılını alacak.
Tom always makes a point of arriving at least five minutes ahead of time.
- Tom her zaman en az beş dakika önce varmayı kendine vazife edinir.
Tom calls Mary every night and talks with her for at least 45 minutes.
- Tom her gece Mary'yi arar ve onunla en az 45 dakika konuşur.
Movers don't like people who read books. But at least they have a good reason.
- Nakliyeciler kitap okuyan insanlardan hoşlanmazlar. Ama en azından iyi bir nedenleri var.
It was a good five kilometers from the station to the school.
- İstasyondan okula en az beş kilometre idi.
The job will take a minimum of ten days.
- Bu iş en az on gün sürecek.
Tom only does the bare minimum.
- Tom sadece en azını yapar.