disclosing information, or giving evidence about another

listen to the pronunciation of disclosing information, or giving evidence about another
Englisch - Türkisch

Definition von disclosing information, or giving evidence about another im Englisch Türkisch wörterbuch

singing
{i} şan

Çocuk piyano ve şan dersleri aldı. - The child received piano and singing lessons.

Şan dersleri almalısın. - You should take singing lessons.

singing
{i} şarkıcılık
singing
{i} şarkı söyleme

Ben şarkı söylemeyi sürdürdüm. - I carried on singing.

Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık. - We enjoyed singing songs together.

singing
{i} şakıma
singing
{i} çınlama
singing
söyleyerek

Partide şarkılar söyleyerek eğlendik. - We enjoyed singing songs at the party.

Kızlar kalabalığa doğru şarkı söyleyerek geldi. - The girls came singing toward the crowd.

singing
{i} ötüş

Kapa çeneni. Ben tatildeyim. Tüm duymak istediğim kuş ötüşüdür. - Shut up. I'm on my holiday. All I want to hear is the bird's singing.

Kuşlar ağaçların arasında ötüşüyorlardı. - Birds were singing among the trees.

singing
söyleme

Müzik dinlemeyi mi yoksa şarkılar söylemeyi mi seversiniz? - Do you like listening to music or singing songs?

Birlikte şarkı söylemekten hoşlandık. - We enjoyed singing songs together.

singing
{f} şarkı söyle

Ben erkek çocukların şarkı söylediğini duydum. - I heard the boys singing.

Aniden, annem şarkı söylemeye başladı. - Suddenly, my mother started singing.

singing
{i} uğultu
singing
sing çınla/öt/söyle
singing
{i} ötme

Çok fazla fasulye yedim ve şimdi popom ötmeyi durduramıyor. - I ate too many beans and now my backside cannot stop singing.

singing
şarkıcılık/şarkı
Englisch - Englisch
singing
disclosing information, or giving evidence about another
Favoriten